1917 Tarihli Usûl-i Muhâkeme-i Şer'iyye Kararnamesi ÇerçevesindeTanzimat Sonrası Osmanlı Adliye Teşkilatı ve Yargılanma Usûlü
Doç. Dr. Ahmet AKMAN
İnsanların sosyal bir varlık olmaları sebebiyle birbirleriyle hukukî münasebet içerisinde bulunmaları kaçınılmazdır. Bu durum devam ettiği müddetçe hukuk da bu alanı düzenlemeye devam edecektir. Bu karşılıklı münasebetlerden doğan hak ve borçların ifasında bir ihtilaf çıktığında, son tahlilde yargı organlarının devreye girmesi lüzumu âşikârdır. Devletin bu alandaki fonksiyonunu üstlenen mahkemelerin belli bir usûl dâiresinde bu görevlerini yerine getirmesi, düzen ve süratin yanında taraflar açısından hukuki güvenceyi sağlamada da en etkili yoldur. İslâm adliye teşkilatı ve muhâkeme usûlüne, klâsik fıkıh kitapları ile bu alanda yazılmış bazı monografik eserler ve fetva kitaplarında yer verilmekle beraber, bu alana vukûfiyeti olan kimseler haricinde, konu çoğunlukla davaların tarafları yönünden dahi müphemiyetini sürdürebilmektedir. Oysa, hukuki gerçekliğe ulaşmada hayatî önemi hâiz bu meselenin, her dönemde toplumsal bilinirliğinin daha da yaygınlaşmasında hukuki yarar vardır. Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’ye gelinceye kadar yargılama usûlü alanında câri olan kâideler, ağırlıklı olarak belirtilenlerin yanı sıra bu alanda uygulamada yerleşik hâle gelen bir takım teâmül kâideleri olmuştur. Osmanlı döneminde özellikle Tanzimat sonrasında, zaman zaman şer’i yargılama usulüne dâir düzenlemeler yapılmak istenmişse de konuyu bütünüyle ele almak yerine, parça parça bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu alanı önceki örneklerine nazaran daha bütüncül düzenleyen 8 Muharrem 1336/1917 tarihli ‘Usûl-i Muhâkeme-i Şer’iyye Kararnâmesi’, Osmanlı Devleti’nde o dönemde görülen batılılaşma hareketlerinin, bir ölçüde şer’î hukuka yansıması olarak mütalaa edilebilir. Bu özelliğine rağmen kararnâme, muhâkeme usûlüne dâir konuları kendisinden öncekilere nazaran daha teferruatlı ve aynı zamanda kapsamlı düzenlemeye çalışmıştır. Kitabın gayesi, başta bu kararnâme esas olmak üzere, son devir Osmanlı hukuk düzeni ve adli teşkilatındaki gelişmelerle birlikte, bu dönemde kabul edilen yargılama 6 usûlüne dâir düzenlemeleri ve hukuki durumu tarihî seyri içerisinde ortaya koymaktır. Bu çalışma ile 1985 yılında tamamlamış olduğum Yüksek Lisans tezim gözden geçirilmiş ve yeni kaynaklarla güncellenmiştir. Kitabın ilk bölümünde öncelikle Osmanlı Devleti’nde görülen kanunlaştırma hareketleri ve sebepleri ile bu sebeplerin en önemlisi olan Batı’nın bu alanda oynadığı rol, çeşitli hukuk dallarına ait olmak üzere ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna paralel olarak adli teşkilatta görülen değişme ve gelişmeler de kurulan yeni mahkemelerle birlikte incelenmiştir. İkinci bölümde ise, 1917 tarihli ‘Usûl-i Muhâkeme-i Şer’iyye Kararnâmesi’ ağırlıklı olarak ele alınmıştır. Kararnâme öncesi usûl hukuku, kararnâmenin sistemi ve özellikleri ile maddeleri, Türk usûl hukukuyla da mukayese edilerek tahlil edilmiş ve ayrıca kaynaklarına temas edilmiştir. Nihayet kararnâmenin geçirdiği safhalar ile şer’iyye mahkemelerinin lağvedilmesi süreci ve bu dönemdeki diğer ilgili gelişmelerle bölüm tamamlanmıştır. Çalışmalarımızda yol gösteren ve ışık tutan, bizzat kendisinden ve bu alandaki eserlerinden istifade ettiğim Prof. Dr. Fahrettin ATAR’a teşekkürü bir borç bilir ve yine çalışmanın ilk (tez) dönemlerindeki yol göstericiliğinden dolayı merhum Prof. Dr. Mehmet ERKAL’ı rahmetle yâd ederim.