Anayasa ve Türk Ceza Kanunu BakımındanKonut Dokunulmazlığının İhlali Suçu
Tuncay SÜMBÜL ( Cumhuriyet Savcısı )
Konut dokunulmazlığı hakkı esasen kişi özgürlüğü ile doğrudan ilgili olduğundan kişinin özel yaşamının bir parçasıdır. Bu hakkın kullanımı ile kişi, kendisine özgü özel bir alan oluşturarak yaşamsal faaliyetlerini sürdürür. Toplum sözleşmesi ile birey, devleti, kendisine ait hakları koruması için yetkilendirmiştir. İşte konut dokunulmazlığı hakkı da kişinin temel hak ve özgürlüklerinden biri olduğundan devlet, bireylerden ve toplumdan aldığı yetki ile diğer temel hak ve özgürlükler ile birlikte bu hakkı da güvence altına alarak, bu hakkın ihlali durumunda bir yaptırım öngörmüştür.
Bu bakımdan Türk Ceza Hukuku sisteminde 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK, 765 sayılı TCK’yı mülga etmiştir. 5237 sayılı TCK’nın getirdiği değişiklikler, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun bilimsel açıdan ele almayı ve incelemeyi gerektirmiştir. Nitekim konut dokunulmazlığı hakkının tarihsel süreçte çeşitli anayasal metinlerde ve ceza kanunlarında görmek mümkündür. TCK’nın 116. maddesinde bu hakkın ihlali durumunda oluşacak suç ile uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiş, 119. maddede ise nitelikli haller düzenlenmiştir.
Kişi özgürlüğü tabiri insanda bambaşka bir heyecan uyandırmaktadır. Aslında baktığımız zaman birçok hakkın temelinde kişi özgürlüğü yatmaktadır. Dünya tarihinde yazılı-yazısız kanun metinleri ile uluslararası sözleşmelere baktığımız zaman kişinin yaşamsal faaliyetlerini özgürce yerine getirmesi için bir takım güvenceler ve yaptırımlar öngörülmüştür. Kişinin sahip olduğu bu hakların güvencesi yukarıda da belirtildiği gibi anayasamızdır. İhlali durumunda cezai müeyyide öngören ise ceza kanunumuzdur. Çalışmamızın ana unsurunu oluşturan husus, bu hakkın kişi özgürlüğüne karşı bir ihlal, bir müdahale olduğu düşüncesidir.
Bu sebepledir ki konut bizce kişinin en özgür şekilde yaşadığı, en temel ihtiyaçlarını barındırdığı, en özel yaşamını sürdürdüğü biricik yaşam alanıdır. Bu yaşam alanının anayasal güvence altına alınması ve ihlali halinde ceza kanunu ile yaptırım altına alınması bu hakkın birey açısından önemini göstermektedir.
Çalışmamız kapsamında çeşitli kaynaklardan faydalanarak Yargıtay kararları ile pratikte bu hakkın ihlali durumunda, müeyyidelerini ele alarak hakkın önemini vurgulamaya çalıştık.