Danıştay Kararları Işığında Kamu Görevlilerinde Özel Hayat
Sezal Çınar Özkan
Diğer Bilgiler:
* Kişinin özel yaşamının korunması hakkının sınırı nerede başlar, nerede biter? Hangi durumlarda
bu korumaya layık görülür? Kamu görevlisi olunca durum ne olur? Kamu görevlisi statüsü, onun
konumunu sıradan bireye göre ne ölçüde farklılaştırır? Bu konum farklılık doğuruyorsa, bunun
kriterleri nedir ve ne olmalıdır? Ya da kamu görevlisinin özel hayat hakkı sıradan bireye göre
farklılaşmalı mıdır? Başat bir hak söz konusu olduğunda statü hukuku kişinin durumunu nasıl ve ne
ölçüde etkileyebilmektedir ya da etkileyebilmelidir? Çalışma bu gibi sorulara aradığım cevaplardan
doğmuştur.
Bu kitap kamu görevlilerinin özel hayatının korunması bakımından Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay içtihatlarının gözden geçirilmesi ve bunun kamusal
alan özel alan felsefi bağlamında kritik edilmesini ele almaktadır.
Benim aradığım cevap, “olan hukuk” kadar, “olması gereken hukuk” ile de ilgilidir. Olan
hukukun cevabı, yasal düzenlemelerde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve
Danıştay içtihatlarında aranmıştır. Bulunan “olan”ın “olması gereken” bakımından
değerlendirebilmek için de kamusal alan özel alan ayrımının felsefi temellerini araştırmak
gerekiyordu. “Olan hukuku” tespit etmek yorucu ve zaman alan bir uğraş olsa da, her zaman kesin ve
net sonuçlara ulaşmak mümkündür. Bu çalışmada da öyle olmuştur. Yeteri kadar karar taraması ile
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın kamu görevlileri ile ilgili
yaklaşımını aydınlığa kavuşturmak mümkün olmuştur. Ancak “olması gereken hukuk” bakımından
konu asla net değildir. Tercih ettiğiniz felsefi yaklaşıma göre ulaşacağız sonuç değişir. Benim
yaklaşımım ise bireyi önceleyen, insan hakkı odaklı ancak kamusal düzeni de gözeten felsefi
temelleri tercih etmek olmuştur.