Objektif Manevi Zarar Teorisi AçısındanManevi Tazminat
Yrd. Doç. Dr. A. Dilşad KESKİN
İçindekiler
-KONUNUN TAKDİMİ, ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI
-MUKAYESELİ HUKUKTA MANEVÎ TAZMİNAT
-ZARAR KAVRAMI VE ZARARIN TÜRLERİ
-ZARARIN GİDERİLMESİ GEREKLİLİĞİ VE TAZMİNAT
-MANEVÎ ZARAR
-MANEVÎ ZARARIN GİDERİLEBİLİRLİĞİ
-MANEVÎ TAZMİNATIN HUKUKÎ NİTELİĞİ
-MANEVÎ TAZMİNATIN FONKSİYONU
-MANEVÎ TAZMİNATIN ŞARTLARI
-MANEVÎ TAZMİNAT TALEBİ
-MANEVÎ TAZMİNATIN TAKDİRİ
-MANEVÎ TAZMİNAT TALEBİNİN SÜRE BAKIMINDAN SINIRLANDIRILMASI
Sorumluluk hukukunun şüphesiz en problemli alanlarından biri, manevî zarar ve bu zararın giderilmesi meselesidir. Zararın, fark teorisi çerçevesinde ve mal varlığı zemininde açıklanmaya çalışıldığı hukukî yapı içerisinde manevî zarar, her zaman tereddütle yaklaşılan, belirsiz ve tehlikeli bir kavram olarak kenarda kalmış, sistematik açıdan maddî zararla birlikte anılmasına rağmen, tanımı üzerinde dahi görüş birliği sağlanamadığından, kapsamı da gerektiği gibi ortaya konulamamıştır. Hukukun koruması gereken değerlerin mal varlığı değerlerinden ibaret olmadığı açıktır. Bununla birlikte, mal varlığı dışında kalan değerler olarak da anılan kişilik değerleri, mal varlığı değerleri gibi kolaylıkla sınıflandırılamaz ve ölçülemezler. Bu sebeple, kişilik hakkının ihlâli sonucunda kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin tespiti, son derece güçtür. Bu güçlük, manevî zararın tamamıyla subjektif bir bakış açısıyla ele alınarak, kişilik hakkı ihlâl edilen kimse üzerinden tanımlanmasına ve temel unsurunu, kişilik hakkı ihlâl edilenin bu ihlâl sonucunda duyduğu acı ve elemin oluşturduğunun kabulüne yol açmıştır. Bir kimsenin yaşadığı acı ve elemin kısmen de olsa dış dünyadan gözlenebilir oluşu dolayısıyla, bu şekilde zararın varlığının ve miktarının belirlenmesinin kolaylaştırılmış olduğu söylenebilirse de, esasen bu çözüm yolunun benimsenmesi, manevî zararın subjektif değerlendirmelere bağlanmasından ve görülebilir olana indirgenmesinden başka bir şey değildir. Oysa manevî zararın varlığının ve miktarının belirlenmesinde subjektif durumların ve değer yargılarının esas alınması, özellikle manevî zararın giderilmesi noktasında, genellik ve eşitlik ilkelerine uygun, âdil sonuçlara varılmasını zorlaştırmaktadır. Doçentlik takdim tezi olarak hazırlanan bu çalışma, manevî zarar kavramının ele alınışında bir bakış açısı değişikliğinin zorunlu olduğu ve manevî tazminatın da bu farklı, objektif bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiği kanaatinden hareketle kaleme alınmıştır.