Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları Kapsamında Yeni Ceza Mevzuatı Yorumu
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARLARI KAPSAMINDA YENİ CEZA MEVZUATI YORUMU
Halim AŞANER, Osman ŞİRİN
- Türk Ticaret Kanunu
- Ttk'nın Mer'iyet Ve Tatbik Şekli Hakkında Kanun
- Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun
- Ticari İşletme Rehni Kanunu
- Ticaret Sicili Tüzüğü
- Çek Kanunu
- Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
- İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun
Elinizdeki eser Yargıtay Ceza Genel Kurulu nun, 2004 Eylül ila 2008 Temmuz -dahil- kararların derlemesi olup, serisinin altıncı kitabını oluşturmaktadır.
Eserin hazırlanma amacı; gerek öğretinin, gerekse uygulamanın ilk elden, yargının konuya bakış açısı hakkında bilgilendirilmesidir.
1 Haziran 2005 tarihinde başlayan Yeni Ceza Hukuku dönemi, uygulamacıları bir çok sorunla karşı karşıya bırakmış, bu dönemde gerek uyarlama yargılaması ile yeni yasaların lehe hükümlerinin uygulanması zorunluluğu, gerekse bunların uygulanmasındaki yöntem, yoğun şekilde yargı organlarını meşgul etmiştir.
Bu süreçte; intikal eden uyuşmazlıklarla ilgili olarak sorunların çözümünde başvurulacak yöntemler, Yargıtay Ceza Genel Kurulu nca her yönüyle tartışılarak uygulamaya ışık tutulmaya çalışılmıştır.
Eserin hazırlanmasında Yeni Ceza Hukuku Normları esas alınmış olup; ilk bölümde 5237 sayılı Yasaya, ikinci bölümde 5271 sayılı Yasaya, üçüncü bölümde 1412 sayılı Yasanın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan hükümlerine, son bölümde ise Özel Ceza Yasaları olarak adlandırılan, tamamlayıcı ceza hukuku normlarına ilişkin kararlara yer verilmiştir.
Esere dahil edilen kararların başına ait olduğu konuyu gösterecek şekilde bir özet eklenerek; söz konusu kararlar en son tarihliden eski tarihliye doğru olacak şekilde sıralanmışlardır.
Öte yandan, kararların aslına sadık kalındığından, karşı oylardaki görüşler de eserde yer bulabilmiştir.
Kullanım kolaylığı açısından kitabın sonuna; yasalara göre , maddelere göre ve kavramlara göre arama dizinleri eklendiği gibi, daha öncekilerden farklı olarak ilk kez kararlar fihristi de oluşturulmuştur.
Arama cetvelleri ve dizinde atıfta bulunulan sayı, sayfa numarasını değil, kararların başında yer alan karar sıra numarasını gösterdiğinden, kullanım sırasında bu hususa dikkat edilmesi gerekmektedir.
Gereksiz tekrarlardan kaçınmak adına, kitaba aynı nitelikteki kararlardan sadece birer örnek konulmuş, benzer kararlara ise ya atıf yapılmış, ya da o kararın farklılık arz eden bölümünün aynen alınmasıyla yetinilmiştir.
1 Haziran 2005 tarihinden sonra da yasal değişikliklerin yapılmış olması nedeniyle, bir kısım kararların yorumlanmasında söz konusu değişikliklerin göz önüne alınması zorunluluğu doğmuş bulunduğundan, dipnotlarla bu konulara dikkat çekilmiştir.
Kararların oluşum süresinde katkısı bulunanlara ve eseri Türk Yargı dünyasına kazandıran herkese teşekkürlerimizi sunarız.
ÖNSÖZ
Cumhuriyet tarihi, ceza hukukçularına iki ayrı evrede önemli görev ve sorumluluklar yükledi.
İlki, 1926 ve sonrasıydı. Laik ceza hukukuna geçiş devrimi gerçekleştirilecekti. Dönemin hukukçuları bu onur dolu sorumluluğu göğüsledi, devrimi üstün bir liyakat ve başarıyla gerçekleştirdi.
765 sayılı Türk Ceza Yasası dönemi böylece başladı ve gelişti. Yetmişdokuz yıl süren bu görkemli dönemin içine doğduk, bu dönemde hukuk tahsil ettik, bu dönemde sorumluluk üstlenerek kürsüde yargıç olarak uygulayıcı, Yargıtay da denetleyici olduk, bu mevzuatla yoğrulduk.
Dev bir hukuk mirası oluşturuldu, üstlendiğimiz sorumluluk ve katkılarımızla bu mirasın oluşumunda pay sahibiydik. Yasalarıyla, içtihatlarıyla ve doktriner birikimiyle laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyetinde suç ve suçlularla mücadele ettik. Toplumsal huzurun tesisine çalıştık.
Mevzuatın olgunlaştığı, uygulama farklılıklarının büyük ölçüde giderildiği bir dönemde, hiç de zorunlu olmadığı halde, engellenemez bir acelelikle Türk Ceza Yasalarının topyekün değiştirilmesi arzusu birden gündemde yerini aldı. Avrupa Birliğine giriş kararlılığı sergileyen siyasi irade, değişim arzusunu sahiplendi ve tüm temel ceza yasalarını hızla değiştirmeyi Birliğe erken alınışın koşulu saydı. Böylece, emsali görülmemiş bir hızla, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası, 5275 sayılı İnfaz Yasası öncekileri yürürlükten kaldırarak geçerli mevzuat haline dönüştü. Yürürlük Yasaları, Kabahatler Yasası ve Özel Ceza Yasaları nın uyarlaması, soluksuz bir hızlanmayla uygulamada yerini aldı.
Yeni ceza mevzuatı, gerek hazırlanma yöntemi, gerek içeriği ve gerekse yasalaşma hızı itibariyle ciddi eleştirilere muhatap oldu. Eleştirenler safında bizler de etkinlikle yer aldık. Baskın görüş, yürürlükteki ceza mevzuatının, gelişen dünya hukukuna uyarlanarak yenilenmesi ve yetmişdokuz yıllık bu dev birikime sahip çıkılmasıydı, doğru olan da buydu, ancak siyasi tercih bu yoruma itibar etmedi.
Böylece, 1 Haziran 2005 tarihi yeni bir milat oluşturdu.
Cumhuriyet Tarihi nin, biz ceza hukukçularına yüklediği ikinci ve çok ciddi görev böylece başladı.
Belki, yerkürenin hiçbir başka ülkesinde göğüslenemeyecek bir yükü ceza yargılama süjelerine yükleyen bu topyekün değişim olgusu, Türk Ceza uygulayıcılarınca, beklenilenin aksine şevk ve heyecanla sahiplenildi, yorumlandı ve uygulanılmaya başlanıldı.
Önceden işlenilen suçlarla ilgili kesinleşmiş hükümlerin lehe yasa kapsamında uyarlanması zorunluluğu bu dönemin en önemli ve en ağır yüküydü. Basit bir tanımlama ile, son çeyrek asırlık süreçte sonuçlandırılmış, hatta infazına girişilmiş nice kesinleşmiş hüküm, yargıçların ve Cumhuriyet savcılarının önüne kitle halinde yığıldı.
1 Haziran 2005 tarihi öncesine ait kesinleşmiş hükümlerle, henüz kesin hükme bağlanmamış olanların yeni mevzuat karşısında uyarlanması, anılan tarihten sonra işlenen suçlara uygulanacak yeni mevzuatın kendine özgü yorum zorluğuyla birleşince, ceza uygulayıcıları, tarihte emsali görülmemiş bir yorgunluğu ve yoğunluğu yaşamak ve göğüslemek zorunda kaldı.
Ancak, sadece ve yalnız Türk Ceza uygulayıcılarına özgü bir yetenekle bu zorluk, gerçekten taktire şayan bir başarıyla göğüslenebildi.
Kuşkusuz, uygulamalarda ciddi farklılıklar oluştu. Aceleyle hazırlanan ve eleştiriden nasiplenemediği için olgunlaşamayan yeni mevzuat karşısında bu kaçınılmazdı. Ne var ki, denetleme hukukunu liyakatle yerine getiregelen Türk Yargıtay ı, bu olumsuzlukta özveriyle görev üstlendi, farklılıkları gidermeyi ve uygulamada birliği sağlamayı, yadsınamaz ölçüde başardı.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu işte bu alanda ve bu evrede çok ciddi görevler ifa etti.
Yeni mevzuatın ilk oluşumunda kendisinden yararlanılmamış olsa dahi, yasalaşma sonrası, yürürlük tarihinin ileriye atılmasında, hatalı, eksik ve uyumsuz normların değiştirilmesinde etkinliğini ortaya koydu, önerilerini gerekçeleriyle Yasama Erk ine iletti, hakkı teslim babında söylemeliyiz ki, Yasa Koyucu da bu önerileri değerlendirdi, kabullendi ve anılan mevzuat, daha çağdaş, daha yararlı ve huzuru sağlamaya daha elverişli niteliklere kavuşturulabildi.
Ceza Genel Kurulu, asıl taktire değer başarısını, yeni mevzuatın, gerek önceden işlenen suçlara uyarlama ve gerekse yeni suçlara uygulama alanında oluşan farklılıkları, gerekçelerini de ortaya koyarak düzeltmekle şekillendirdi. Bu doğrultuda, öğretiye de etkin oldu ancak içtihatlarında öğretiyle birlikte hareket edip bu görüşlerden de yararlandı. Dünya hukukuyla irtibatı sağladı. Onaylanmış milletlerarası andlaşmaların iç hukuk mevzuatına dahil olduğu gerçeğinden hareketle, Yeni Yasaları, AİHM kararlarını da gözeterek yorumladı, geleceğe ışık tutacak içtihatlar oluşturdu.
Ceza Genel Kurulu nun bu başarısında, her düşüncenin özgürce, süre kısıtlamasına tabi tutulmadan ve mutlaka gerekçeleriyle ortaya konulması gerçeği etkin oldu. Çoğunluğu oluşturan görüşler yanında, azınlık görüşlerinin varlığı da bu başarıda yadsınamaz önem ve değerde görüldü, tüm oturumlar bir hukuk forumu niteliğinde geçti.
Kuşkusuz Ceza Genel Kurulu, yeni mevzuatla ilgili her konuyu görüşüp karara bağlayamadı, bağlayamazdı. Çalışmaları ve oluşturduğu içtihatlar, yerel mahkemelerden direnme yöntemiyle gelen ya da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nın itiraz yasa yoluna başvurusu ile sunulan konularla sınırlı kaldı. Ancak, bu sınırlılık içinde dahi, birçok başka meselede çözüm yaratabilecek yorum zenginliği gerekçelere zerk edildi, böylece içtihatlar farklı bir kapsam genişliğine ulaştırıldı.
Sizlere sunulan bu Eser, böylesine coşkulu ve etkin bir çalışmanın ürünüdür.
Bu üründe pay sahibi olanlar çoktur;
Uygulamaya koyduğu Yasalarıyla, Yasa Koyucu pay sahibidir.
O Yasaların oluşumuna emek verenler pay sahibidir.
O Yasaların nasıl uygulanması gerektiğini değerlendirerek eser sunan Öğreti pay sahibidir.
O Yasaları yorumlayan, uygulayan ve bu işlevi tüm zorluklara rağmen tam bir benimseme, tam bir heyecan ve geleceğe miras bırakma sorumluluğuyla uyarlayan, Cumhuriyet savcıları ve Yargıçlar pay sahibidir.
O Yasaların uygulanmasında birliği sağlamak ve farklılıkları gidermek için üstün bir özveri ve liyakatle çalışan ve içtihat oluşturan Yargıtay ın tüm birim ve bireyleri hak sahibidir.
Ve,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu nun kararlarının geleceğe ışık tutacak nitelikte oluşmasına katkıda bulunan, görüşleriyle bu katkıyı zenginleştiren tüm üyeleri hak sahibidir.
Ne var ki, hak sahibi olmakta emekleri asla gözardı edilemeyecek ve mutlaka anılması gereken kişiler; Ceza Genel Kurulu Tetkik Hakimi olup Yargıtay Üyeliğine seçilen Sayın Halim Aşaner, Ceza Genel Kurulu Tetkik Hakimleri, Sayın Özcan Güven, Sayın Gürsel Yalvaç, Sayın Muzaffer Özdemir ve Sayın Kemalettin Erel hak sahibidir.
Üstlendiğimiz görevi karasevda düzeyinde benimseyerek icra etmemizi sağlayan, halen Tanrı Katı nda yerini almış Sevdiklerimizle, yaşamda olup bize huzur ve gurur vererek şevklendiren Sevdiklerimizin, ortaya çıkan bu Eserde manevi hak sahibi oldukları tartışmasızdır.
Eserin hukuk camiasına yararlı olmasını diliyorum.
Üstün yeteneğini, Eserin oluşumunda özveri ve özenle şekillendiren Ceza Genel Kurulu nun değerli Tetkik Hakimi Sayın Gürsel Yalvaç a ayrıca ve özellikle teşekkür borcum vardır, bu borcu ifa etmek istiyorum.
Eserin dizgi ve yazın yöntemini, bilinen başarılarıyla, sanat düzeyinde mükemmelleştiren Adalet Yayınevi nin değerli sahibi ve çalışanlarını içtenlikle kutluyorum.
İmza sahiplerinin, geleceğe miras bırakabilme sorumluluğuyla hareket ettiğinin, sadece ve yalnız bu hazla yetinerek Eseri, hukuk aleminin yararlanmasına sunmaktan mutlu olduğunun bilinmesini isterim.
Yargıçlık yaşamımın sona erdiği 05 Kasım 2008 günü itibariyle, Yüce Türk Milleti nin, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti idealini eksiksiz yaşamasını, Çocuklarımız ve Torunlarımızın dünyasının gölgesiz bir mutluluk, huzur ve özgürlük içinde geçmesini diliyorum. 05 Kasım 2008-Çankaya-ANKARA
Osman ŞİRİN
Ceza Genel Kurulu Başkanı